Demokratik Yöntem İle İslam’ı Hakim Kılmak :
Parti çalışmalarıyla islam’ı hakim kılmak , demokratik bir düzen içerisinde söz konusu olur . Demokratik düzenin en belirgin özelliğ ise “EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ HALKIN OLDUĞUNU “ ileri sürmektir. Demokratik düzenler , böylece işin başından itibaren Allah ‘ın hakimiyetini kabul etmediklerini , Allah ‘ın hakimiyeti yerine halkın hakimiyetini öngördüklerini ifade etmektedirler. Bu herkesin bildiğidir.
Demokratik düzenler Allah ‘ın hakimiyetini yani insanların hayatını düzenlemek üzere Allah ‘ın koyduğu hükümleri dolayısı ile İslam hukukunun tümünü red edip halkın hakimiyetini yani demokratik sistemlerde yasama meclislerinin yaptıkları kanun ve hükümleri kabul ettiklerinden ; bütün kurum ve kuruluşları , mevzuatları da o şekle göre şekillendirirler.Hiçbir alanda halkın hakimiyetini sarsacağı kabul edilen herhangi bir faaliyet ve çalışmaya imkan verilmek istenmez . Buna aykırı kanaat , yaklaşım ve ve gayeleri bulunan ekipler , en azından bu kanaat ,yaklaşım ve gayelerini açığa vurmamak zorundadırlar; buna çok büyük ölçüde dikkat etmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde kurulu düzenle ve bu düzenin ilkeleriyle karşı karşıya gelir.Bunun için böyle bir süreci kabul edenlerin en azından zahiren de olsa bu ilkeleri kabullenmeleri veya kabul ediyor görünmeleri gerekir. İstedikleri doğrultuda faaliyeti açık açık yapamayacaklarından işleri güçleri kurulu düzenin mevzuat yada teamüllerindeki boşlukları araştırmak ve bu boşlukları kendi lehlerine yorumlamak için zaman ve emek harcamak olur . İslam davetinin basiret üzere yapılması gereği gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır.Müminler , Peygamberin yolu üzere daveti bırakıp , körü körüne davette bulunamazlar .
“De ki : İşte bu benim yolumdur .Ben Allah’a (körü körüne değil) bir basiret üzere davet ederim Ben de bana uyanlarda böyleyiz. Allah ‘ı tenzih ederim ,ben asla müşriklerden değilim .” (Yusuf 108)
Acaba basiret üzere davet yolunu bırakıp , başka yollar denemeye kalkışmanın şirki red edebilme özellik ve nitelikleri ne kadardır ? !
Seçim sandığına giden bir vatandaşın bu davranışının anlamı ; Kendisi ister işin şuurunda olsun, ister olmasın , ister bu anlama geldiğini bilmekle kalbinden bunu onaylamasın, fark etmez - zahiren şudur :”Ben sahip olduğum kendi payıma düşen egemenlik hakkımı , filan partiye veya falan kişiye bana vekaleten kullanmak üzere belirlenen süre içerisinde devrediyorum.”
Daha sonra “milletvekili“ denilen bu kimselerin bir mal, bir meta gibi alınıp satılmaları, seçmenlerini her hangi bir şekilde hesaba katmaksızın yasamalarda (kanun koyma) ,tasarruflarda bulunması, hatta seçmenleriyle birlikte ülkelerini bile gereğinde satmaları , seçmenleri de dahil olmak üzere bütün milletin başına çorap örmeye kalkışmaları , ülkenin ve insanların menfaatlerini peşkeş çekmeleri vb. üzerinde durmayalım.Çünkü bizim için önemli olan seçime katılmanın ne anlama geldiğidir.
O da şudur: “ben mevcut demokratik düzeni kabul ediyorum .Bu düzenin sınırları içerisinde kalmak üzere , hakimiyet hakkımı şu partinin ya da bu kişinin kullanmasını istiyorum.” Seçime katılmanın bu anlama gelmediğini söylemek mümkün değildir.
Bizim sandığın başına giderken başka niyetler taşımamız, davranışımızın hükmünü değiştirmek için yeterli değildir.İslami bilgisiasgari seviyede olan birisine şöyle bir soru soralım :Bir gavur bize: “ Şu münkeri veya şu haramı işleyin ; mesela şu şarabı için , yahut şu domuz etini yeyin, o zaman ben de müslüman olacağım aksi takdirde olmam “ dese biz onun dediğini müslüman olmasını sağlamak niyeti ile kastıyla yapabilir miyiz ? Evet ,böyle bir soru sorsak, kim bize : Niyetiniz o gavuru müslüman yapmak olduğu sürece siz o münkeri ve o haramı işleyebilirsiniz, bundan dolayı sizin için vebal yoktur diyebilir? Demek ki hangi niyetle olursa olsun ve rey verdiğimiz parti veya kişinin niteliği ne olursa olsun , seçmen olarak seçime katılmanın anlamı , kurulu bulunan demokratik düzeni kabul etmek olarak yorumlanmasa bile, en azından reddetmemek anlamına gelir !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder